
29 Ağustos 2007 Çarşamba
STK ve Eğitim
Seyahatname
19 Ağustos 2007 Pazar
ŞİİR VE RESİM BULUŞMASI
ŞİİR VE RESİM BULUŞMASI
Seyahatname
ŞİİR VE RESİM BULUŞMASI
Yöresel lezzetler

Birçok yörede otlu peynir çeşidi olduğunu anlatan peynir üreticileri, Van’ın otlu peynirine olan ilgiden dolayı taklitlerinin yapıldığını belirtiyor. Otlu peynire yöresel olarak sirik, sirimo, mendo ve hellız adı verilen otlar katılıyor. Bu otlar peynire aroma kazandırıyor, besin değerini artırıyor, peynirin uzun süre saklanabilmesini sağlıyor, sindirimi kolaylaştırıyor ve insan sağlığına zararlı mikroorganizmaları frenliyor. İlkbaharda sütün ve otun bol olduğu dönemlerde üretilen peynire katılan sirimonun (yabani sarmısak otu) peynire ayrı bir lezzet katıyor. Peynir, en lezzetli halini mayalanma aşamasında kazanıyor ve mayalanma işleminden ancak 2-3 ay sonra yeme kıvamına geliyor.
Seyahatname
Seyahatname
Yöresel lezzetler

Van’ın en meşhur yemeklerinden biri olan Keledoş, döğülmüş buğdayla yapılır. Baharat ağırlıklı ister acılı ister acısız yenilen buz gibi ayranın yanında muhteşem yemek olan keledoş Van halkının vazgeçilmez yemeklerindendir.
Nohut ve döğme bir tencerede haşlanmaya bırakılır. Pişmesine yakın yeşil mercimek konur, hepsi piştikten sonra içine akpancar ve kavurma eti konur. 10-15 dakika kaynatılır. Malzeme iyice pişer, ezilmiş kurut kaynayan tencereye dökülür muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirilir. Ocaktan indirilir, üzerine tereyağı konulur bu yağ yemeğin sıcağı ile erir daha sonra servis yapılır.
Yöresel lezzetler

İNCİ KEFALİ VAN GÖLÜNÜN AZ BİLİNEN SIRRI
Gölün sadece bir bölümünde "tabiat harikası" bir kefal türü yetişiyor.
İNCİ KEFALİ denilen bol havyarlı bu balık türü, çok lezzetli, az kılçıklı bir tabiat harikası. Mart ve mayıs aylarında göle dökülen tatlı sulara girip havyarını bırakıyor. Tatlı suya girerken vücudunda değişiklik oluyor. Tatlı suda yaşayabilecek yapıya kavuşuyor. Yumurtladıktan sonra gölün mineralli suyuna dönerken, vücut yapısı tekrar değişiyor. Hiçbir canlının yaşayamadığı mineralli göl suyunda yaşıyor.
Seyahatname

Yöresel lezzetler
Yöresel lezzetler
Yöresel lezzetler
16 Ağustos 2007 Perşembe
ŞİİR VE RESİM BULUŞMASI

Ünzile insan dölü
On kardes beşi ölü
Büyüdükçe un ufak
Ve gelir de görücü
Inci gibi disi
Görücü bilir işi
Sögüdüm ağlar gider
Ve olur Hatun kisi
Girmeden sekizine ergin oldu
Unzile
Hem çocuk hem de kadın
onsekizinde Ana
Bir gül gibi al ve narin
Su gibi saydam ve sakin
Susar kadın Ünzile
Yağmuru kim döküyor
Ünzile kaç koyun ediyor
Dayaktan uslanalı hic bir sey sormuyor
Korkar durur gitmez köyün en son çitine
Inanir o sınırda dünyanin bittiğine
Ünzile insan dölü bilinmezlere gebe
Sırların minnetini yükleyipte beline
Sezen Aksu
Hem çocuk hem de kadın
onsekizinde Ana
Bir gül gibi al ve narin
Su gibi saydam ve sakin
Susar kadın Ünzile
Yağmuru kim döküyor
Ünzile kaç koyun ediyor
Dayaktan uslanalı hic bir sey sormuyor
Korkar durur gitmez köyün en son çitine
Inanir o sınırda dünyanin bittiğine
Ünzile insan dölü bilinmezlere gebe
Sırların minnetini yükleyipte beline
Sezen Aksu
ŞİİR VE RESİM BULUŞMASI
Seyahatname
ŞİİR VE RESİM BULUŞMASI

Ben celladıyım hüznün
Alnımın dağlanmışlığı gecelerin koynundan
Bakışlarımın topallaması tökezleyen aşktandır.
Ben kahırlı tepelerin ardıyım
Bir zemheri kışında kaybetmişim acımı
Ters esen yeller almış avazımı ağzımdan
Ve çağla kokan buruk bozlaklarımı
Takvimimden yırtılmış on iki ayım
Ben celladıyım hüznün
Onun için çabuk demlenir çayım...
Seyahatname
15 Ağustos 2007 Çarşamba
Seyahatname
12 Ağustos 2007 Pazar
Seyahatname
Seyahatname
5 Ağustos 2007 Pazar
ŞİİR VE RESİM BULUŞMASI

Bazen daha fazladır her şey
Bi eşikten atlar insan
Yüzüne bakmak istemez yaşamın
O kadar azalmıştır ki anlam
O zaman git hemen radyoyu aç bi şarkı tut
Ya da bi kitap oku mutlaka iyi geliyor
Ya da balkona çık bağır bağırabildiğin kadar
Zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor
Ama fazlada üzülme hayat bitiyor bir gün
Öyle de böyle de ayrılıktan kaçılmıyor
Hem çok zor hem de çok kısa bir macera ömür
Ömür imtihanla geçiyor
Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem gitmem
Unutmam acı tatlı ne varsa hazinemdir
Acının insana kattığı değeri bilirim küsemem
Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir
Bi şiirden, bi sözden Bi melodiden, bi filmden
Geçirip güzelleştirmeden dayanmak zor
Yıldızların o ışıklı fırçası azıcık değmeden
Bu şahane hüzün tablosu tamamlanmıyor
SEZEN AKSU
ŞİİR VE RESİM BULUŞMASI

Hayat zorlaşınca
Çıkmaz sokaklarda soluksuz kalınca
Azalınca manadan
Seyyar sevdalarda
parçalanınca
Dil yetmeyince
Göz görmeyince
gönül hissetmeyince
Kırılınca camdan kalp
Dönüp yalnızlığa kilitlenince
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz
O zaman şarkı söylemeli çığlık çığlığa
O zaman yüreğin yükü hafifler belki biraz
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz
SEZEN AKSU
ŞİİR VE RESİM BULUŞMASI

Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de geri adam,boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mi?..Belki ..Daha ölmedim!
Avlu... Bir uzun yol...
Tuğla döşeli,Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel...
Yüz adım...
Bin yıllık konakNe ayak dayanır buna ,ne tırnak!
Bir alem ki, gökler boru içinde.
Akıl almazların zoru içinde
Üstüste sorular soru içinde.
Düşün mü,konuş mu, sus mu ,unut mu?
Buradan insan mı çıkar,tabut mu?
Bir idamlık Ali vardı,asıldı
Kaydını düştüler,mühür basıldı.
Geçti gitti,birkaç günlük fasıldı
Ondan kalan,boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...
Müdür bey dert dinler,bugün"maruzat"!
Çatık kaş...Hükumet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş kim eder azat?
Anlamaz;yazısız,pulsuz,dilekçem...
Anlamaz!ruhuma geçti bilekçem!
Saat beş dedi mi,bir yırtıcı zilS
ayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekun içinde yazıl ve çizil!
Insanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik,mintanlarla et.
Somurtuş gibi bıçak,nara gibi tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccademin yönünde şefkat
Beni kimsecikler okşamaz madem
Öp beni alnımdan,sen öp seccadem!
Çaycı getir ilaç kokulu çaydan!
Dakika düşelim,senelik paydan!
Zindanda dakika farksız aydan
Karıştır çayını zaman erisin
Kopuk kopuk,duman duman erisin!
Peykeler,duvara mihli peykeler
Duvarda,başlardan yağlı lekeler
Gömülmüş duvara,bas bas gölgeler...
Duvar,katil duvar yolumu biçtin
Kanla dolu sünger...
Beynimi içtinSukut...
Kıvrım kıvrım uzaklık uzar
Tek nokta seçemez dünyada nazar
Yerinde mi acep,ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz?
Güneşe göç varda ,kalan biz miyiz?
Ses demir,su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir.
Ne gelir ki elden,kader bu,emir...
Garip pencerecik,küçük daracık;
Dünyaya kapalı,Allah'a açık
Dua,dua eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış
Gözyaşı bir tarla,hep yoncalanmış
Bir soluk,bir tütsü,bir uçan buğu
İplik ki incecik,örer boşluğu
Ana rahmi zahir ,şu bizim koğuş
Karanlığında nur,yeniden doğuş....
Sesler duymaktayım;
Davran ve boğuş!
Sen bir devsin,yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa,dimdik doğrul ve sevin!
Mehmed'im,sevinin ,başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin,eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın elbet bizim,elbet bizimdir!
Gün doğmuş ,gün batmış ,ebed bizimdir
NECİP FAZIL KISAKÜREK
1 Ağustos 2007 Çarşamba
KUMRULARIM

Siz hiç kuş yolu gözlediniz mi?..
ya Erguvan ağacının açmasını
Hiç toprak kokusunu beklediniz mi?..
Nisan yağmurunu, arkasından onu yakalamak isteyen çocukların sesleriyle gökkuşağını...
Nisan yağmurunu, arkasından onu yakalamak isteyen çocukların sesleriyle gökkuşağını...
Islak rüzgárla yüzünüze vuran tarlalardan gelen o toprak kokusunu...
Baharı...
Çiçekleri...
Hiçbir sevgiyi beklediniz mi?..
Sevgiyi...
Baharı...
Çiçekleri...
Hiçbir sevgiyi beklediniz mi?..
Sevgiyi...
Kumru kuşunun yolunu beklemek, işte öyle bir şey.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)