Taşlar sözünde durur. Nereye koyduysak, öylece kalır orada. Yerinde ağırdırlar. Hangi biçimi verdiysek, sadık kalır yonttuğumuz haline. Beklerler bıraktığımız yerde bizi. Kaypaklık etmezler. Dönmezler verdikleri sözden. Ama senin kanlı dudağından çıkınca söz , "söz" olduğuna utanıyor.
"Dönmek" bile dönüyor anlamından. "Cayma" kelimesi kendi yüzüne bakamaz hale geliyor. Senin durduğun yere ayakucuyla bile girmekten korkuyor vaadler. Fırıldakların başı dönüyor senin dönekliğine bakınca..
Güvenilir taşlara. Emniyet verirler. Yaslanırız kucaklarına. Sırtımızı dayarız hiç kuşkulanmadan. Omuz verirler umutlarımıza. Sert olmaya serttirler ama güleç yüzlerini gösterirler duvar oldukları odalara. Olduğu gibi görünür, göründüğü gibi dururlar. Ama senin yüzün duvardan da duvar... Soğuk. Isınmıyor. Sırtımızı dönmeye gelmiyor. İnsafın kelimesine bile oda olamıyor kalbinin katılığı. Aldatıyor "aldanma"yı bile. Kancık köpeklerin kuyruğuna kuyruk oluyor kanla çapaklanmış kirpiklerin.
İnsaflıdır taşlar yine de. Sular dokununca sırtına, eğilir, erir, yol olurlar. İncecik kökler değince ayak uçlarına, bölünür, dağılır, toprak olurlar. Tazecik filizler dokununca omuzlarına, dönüp bakar, yol verir, çatlayıverirler ortasından. Göz göz pınarlaşır yumuşacık dudaklara değesice. Dereler boyu yoldaşlık eder su serinliğine. Ama senin şom ağzından kin ve nefret akıyor. Senin yüzünü görünce tebessümler donuyor, umutlar kaskatı kesiliyor. Kalbin insafı un ufak ediyor, kovuyor, yok ediyor. İnsaf yüzünün uğursuz kıvrımlarında boş yere yer arıyor kendine.
Çocukla çocuk olur taşlar. Kibirlenmezler. Ele avuc a gelirler. Hoplayıp zıplarlar. Sapan taşı olup sevindirirler çocukları. Çakıl gibi ufalanıp yastık olur çocukça koşmaların kıyısında. Ama senin kalbinin olduğu yerde ufalanıyor çocukça mutluluklar. Senin kalbine değen kibir de utanıyor, kin bile kirleniyor. Kalbinden taşan ateş çocuk ellerini yakıyor, bebe yüzlerini parçalıyor. Sevinçleri doğduğuna pişman ediyor.
Gölgesi olur taşların. Serinlik sunarlar yanı başına gelenlere. Ateşi perdelerler. Yangından uzak tutar evleri, odaları. Soğurur alevleri. Ama senin kalbinin gölgesi bile yok. Gölgesinin değdiği yeri bile ateş topuna çeviriyor. Azıcık serinlik vaad edec ek olsa, gölgeleri bile kıskanıyor,kavuruyor. Gölgen bile alev alev yanıyor, yakıyor.
Yapıcıdır taşlar. Üste üste koyabiliriz onları. Yerlerini bilirler. Altta kalan üstteki kardeşinin hatırını bilir. Üstteki alttakinin üstüne en fazla kendi ağırlığını bindirir. Ama senin kalbin utanmaz, arlanmaz yıkımlar pompalıyor kuruyasıca ellerine. Altta kalmaya razı değilsin, nefret üstüne nefret yığıyorsun. Üste çıkınca hepten azıyorsun. "Ayak yolu"na bile döşenmez senin kalbin. Basmaya bile değmez üstüne. Daha ayakkabılarım değmeden kirletiyor, pislik püskürtüyor suratından.
Hatır bilir taşlar. Toprağımızı beklerler. Kabrimizin başında nöbet tutarlar. Adımızı kazısak üzerlerine, unutmaz, unutturmazlar. Yüzümüzü yontsak yüzlerine, kansız da olsa, cansız da olsa, gülümserler, bakarmış gibi yaparlar. Enselerini dönmezler yüzlerimize. Tükürmezler. Ama senin kalbin ne bebek ağlayışına kanar, ne anne çığlığına yanar. Soğuğu bile titretir senin kalbin, buzları buz kestirir. Balgam bile iğrenir taş kesilmiş kalbinin ifrazatından.
Utanır taşlar. Çeşme olup ağlarlar. Kıvrana kıvrana yola düşerler. Kaldırımlarda kimsesizlere yoldaşlık ederler. Köprü altlarında yetimlere teselli sunarlar. Çıplak ayakları yumuşacık, sıcacık okşarlar. Ama senin kalbin taşları bile utandırır. Senin kalbin taşların başını yarar, taşları korkutur. Senin kandan heykelin, senin ateşe kesilmiş etin taşların kalbini çatlatır, yuvalarından kaçırır.
Değil mi ki senin soyundan kimilerinin cürümleri, katı taşlardan daha da katı etmişti kalpleri, soyun gibi sen de taş ol! Değil mi ki, taşın Yaradan'ı, kalplerin Yaradan'ı, senin ve kimi atalarının kalplerini örnek gösterdi katılıkta taşlara, o ataların gibi sen de defol! Değil mi ki, taşlar sağırlıkta, soğuklukta, duyarsızlıkta geri kaldı soydaşın zalimlerin kalplerinin yanında, sen de yok ol!
Kalbini uzak tut taşların başından... Taş ol. Kalbini sök ve al bizimkilere benzeyen bağrından. Al , o çaresiz çocukların attığı taşlardan birini de kalbinin yerine koy. Def ol yeryüzünden, ufalanıp toz ol! Çek o utanç heykeli yüzünü aynalarımızdan. Bizimkini andıran, "insan" sanılan, kokuşmuş cesedinin içinden kaç. Yok ol!
Senin taş kalbinden merhamet umanlar taş olsun. Senin alev kesilmiş dudağının ateşkesine inananlar ateş olsun. Çekil aramızdan.. . Uzak dur göğümüzden. Al ,o tedavülden kalkmış "insan"lığını. Al, o taşları utandıran kalbini de, git, göğsündeki taşınla, soyunu da utandıran kahrolası "insan"lığınla cehenneme yakıt ol!
İçim serinliyor ilk defa cehennemin varlığından. Haykırdım kaç kere: "Seni seviyorum cehennem..." Sayende.. Sayende. Senin sayende...
Senai Demirci
7 Ocak 2009 Çarşamba
6 Ocak 2009 Salı
İnsanlığımızı arıyoruz bebek, Filistin’de bir kez daha kaybettiğimiz insanlığımızı…
İnsanlık kayboldu Filistin‘de…
Seni kaybettik bebek; insanlığımızı kaybettik...
O emzikten acıyı emdin çoğu zaman…
şimdi senin için kurtuluş vakti...
Biz kendimize acıyalım bebek...
Bilmem kaç milyarlık İslam âlemi (!) senin başını okşayamadı... Vicdanlar sükût etti...
Kefenlediğimiz senin minicik vücudun değil ruhlarımızdı. Ruhlarımızı gömdük toprağa…
Arkadan ağıtlar yaktık, dualar ettik; ama aslında yaptığımız sadece nefsi tatminden öte bir şey değildi.
Kendimizce bir şey yapıyoruz gösterişiydi belki de yapılan her şey…
Bak, işin edebiyatını güzel yaptık; güzel şiirler yazdık, marşlar okuduk…
Gönderdiklerimiz kefen paran mıydı bebek?
Seni yaşatamadık beri kefen paranı göndererek vicdanımızı susturalım düşüncesi mi bağladı ellerimizi ayaklarımızı?
Sen, gülen herkese gülerdin bebek…
Bilmezdin şiddeti, acıyı ve kötülüğü…
Büyükler ne kadar da kötüymüş bebek…
Bir kez daha insanlığın sükûtunu gördük sende…
Sana bedenimizi kurban edemedik bebek…
Sen kurban oldun bizim için…
Yeni bebekler ölmesin, çocuklar annesiz babasız kalmasın için miydi kurban oluşun?
300 yıllık uykunun sabahında kılınan namazın abdesti senin kanınla mı alınacaktı?
Erken gittin bebek…
Belki de biz çok geç kaldık…
Şimdi sen en güzel bahçelerde dolaşıyorsun…
Biz ne mi yapıyoruz bebek?
Geride kalanlar ne mi yapıyor?
İnsanlığımızı arıyoruz bebek, Filistin’de bir kez daha kaybettiğimiz insanlığımızı…
Hakan Baykal/samanyolu haber
Seni kaybettik bebek; insanlığımızı kaybettik...
O emzikten acıyı emdin çoğu zaman…
şimdi senin için kurtuluş vakti...
Biz kendimize acıyalım bebek...
Bilmem kaç milyarlık İslam âlemi (!) senin başını okşayamadı... Vicdanlar sükût etti...
Kefenlediğimiz senin minicik vücudun değil ruhlarımızdı. Ruhlarımızı gömdük toprağa…
Arkadan ağıtlar yaktık, dualar ettik; ama aslında yaptığımız sadece nefsi tatminden öte bir şey değildi.
Kendimizce bir şey yapıyoruz gösterişiydi belki de yapılan her şey…
Bak, işin edebiyatını güzel yaptık; güzel şiirler yazdık, marşlar okuduk…
Gönderdiklerimiz kefen paran mıydı bebek?
Seni yaşatamadık beri kefen paranı göndererek vicdanımızı susturalım düşüncesi mi bağladı ellerimizi ayaklarımızı?
Sen, gülen herkese gülerdin bebek…
Bilmezdin şiddeti, acıyı ve kötülüğü…
Büyükler ne kadar da kötüymüş bebek…
Bir kez daha insanlığın sükûtunu gördük sende…
Sana bedenimizi kurban edemedik bebek…
Sen kurban oldun bizim için…
Yeni bebekler ölmesin, çocuklar annesiz babasız kalmasın için miydi kurban oluşun?
300 yıllık uykunun sabahında kılınan namazın abdesti senin kanınla mı alınacaktı?
Erken gittin bebek…
Belki de biz çok geç kaldık…
Şimdi sen en güzel bahçelerde dolaşıyorsun…
Biz ne mi yapıyoruz bebek?
Geride kalanlar ne mi yapıyor?
İnsanlığımızı arıyoruz bebek, Filistin’de bir kez daha kaybettiğimiz insanlığımızı…
Hakan Baykal/samanyolu haber
Gazze ağlıyor...
Bu sabah İstanbul’a kar yağıyor, Gazzeye bomba
İstanbul beyaza büründü bir gelin gibi
Gazze ise kana
İstanbul’da çocuklarda kar sevinci var
Gazze’de çocuklar ölüm sessizliğinde
İstanbul’da anneler çocuklarının okul ve oyun dönüşünü bekliyor yaptıkları kurabiye eşliğinde
Gazze’de anneler çocuklarını cennet bahçesine uğurluyor ağıtlar içinde
Müminin imtihanı buralarda beyazla, trafikle, yılbaşı telaşı ile
Gazze’ de kanla, yoklukla, ölümle
Filistin ağlıyor..Gazze ağlıyor...
biz burada gülüp eğleniyoruz..
onlar orda gülmeye hasret..
biz burada ağlamaya..
acınacak haldeyiz..
Rabbim bizleri affetsin..
Gazze’de, çocuklar ölmeye devam ettiği sürece hiçbir masal tamamlanamayacak, hiçbir çocuk şarkısı melodisini bulamayacak, hiçbir oyunun sonu gelmeyecek, hiçbir top zıplamayacak, hiçbir tebeşir tahtaya yazmayacak.
Çocuklar eksildikçe, eksilecek herkes ve her şey…
Çocukluk yılları, savaş nedeniyle büyük hasar gören Nantes kentinde geçen ve kendisini bir şehir düşünürü olarak tanımlayan
Paul Virilio, yaşlı bir Japon dostunun kendisine şöyle söylediğini aktarıyor: “Amerikalılar’ı bağışlayamamamın nedeni Hiroşima’nın yalnızca bir savaş eylemi değil, bir deney olması.”
Savaş bir gün anlaşılabilir ve belki de bütün kıyıcılığına rağmen insanlık tarihinin sayfalarından dışarıya çıkamayacak şekilde geride bırakılabilir.
Pek çok savaşı kolektif zihnin geniş ve karanlık koridorlarında bıraktık.
Bir kenara not edelim;
Gazze’de de artık savaş yok!
Buna savaş demek bir deney halini görmezden gelmek demektir.
Şöyle söylemek de mümkün artık
Dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan masum ve mazlum halklar üzerine girişilen bir saldırı Gazze’den ilhamla daha acımasız hale dönüşebilir.
Gazze gittikçe şiddetin deney alanına dönüşüyor zira…
Biz hayatı Rasul'den a.s dan öğrendik,
Acıyı Ammar,Sümeyye ve Bilal'den
Kılıcı Halid ve Ali'den
Adaleti Ömer'den
Sevgiyi ve merhameti Ebubekir ve Osman'dan
Lideri korumayı Ümmü Habibe'den
Korkusuzluğu Bedir,ayrılığı Uhuddan
İtaati ensar ve muhacirden
Ve hepsini Hz. Muhammed as dan öğrendik....
O zaman korkuya ne hacet;
Al azığı yola çık .......
Yâ Rabbî!
Bizim hâlimize bakarak bize muamele etme.
Kendi ikram ve ihsanına göre bize muamele eyle.
Sözün bittiği yerdeyim....
Tek tesellimiz Rabbim diyor ki "Biz mevsimleri döndürür gibi, olayları döndürürüz.Kaybettiğinize üzülmeyin,kazandığınıza sevinmeyin"
Dualarımızı kabul et Allahım ....
Yeni sayfaların açıldığı bu hicri senenin,
Bütün Müslümanlar hakkında hayırlar getirmesini,
Zulüm altında inleyen kardeşlerimizin acılarının dinmesine ve bizlerin de
İslami şuurumuzun artmasına vesile olmasını
Cenab-ı Hakk(CC) 'tan niyaz ederim.
Her anımızda "kötülükten iyiliğe geçiş hicreti" yapabilmek için
Hicret senemiz olsun duası ile
Şengül Yiğit 3 Ocak 2009
İstanbul beyaza büründü bir gelin gibi
Gazze ise kana
İstanbul’da çocuklarda kar sevinci var
Gazze’de çocuklar ölüm sessizliğinde
İstanbul’da anneler çocuklarının okul ve oyun dönüşünü bekliyor yaptıkları kurabiye eşliğinde
Gazze’de anneler çocuklarını cennet bahçesine uğurluyor ağıtlar içinde
Müminin imtihanı buralarda beyazla, trafikle, yılbaşı telaşı ile
Gazze’ de kanla, yoklukla, ölümle
Filistin ağlıyor..Gazze ağlıyor...
biz burada gülüp eğleniyoruz..
onlar orda gülmeye hasret..
biz burada ağlamaya..
acınacak haldeyiz..
Rabbim bizleri affetsin..
Gazze’de, çocuklar ölmeye devam ettiği sürece hiçbir masal tamamlanamayacak, hiçbir çocuk şarkısı melodisini bulamayacak, hiçbir oyunun sonu gelmeyecek, hiçbir top zıplamayacak, hiçbir tebeşir tahtaya yazmayacak.
Çocuklar eksildikçe, eksilecek herkes ve her şey…
Çocukluk yılları, savaş nedeniyle büyük hasar gören Nantes kentinde geçen ve kendisini bir şehir düşünürü olarak tanımlayan
Paul Virilio, yaşlı bir Japon dostunun kendisine şöyle söylediğini aktarıyor: “Amerikalılar’ı bağışlayamamamın nedeni Hiroşima’nın yalnızca bir savaş eylemi değil, bir deney olması.”
Savaş bir gün anlaşılabilir ve belki de bütün kıyıcılığına rağmen insanlık tarihinin sayfalarından dışarıya çıkamayacak şekilde geride bırakılabilir.
Pek çok savaşı kolektif zihnin geniş ve karanlık koridorlarında bıraktık.
Bir kenara not edelim;
Gazze’de de artık savaş yok!
Buna savaş demek bir deney halini görmezden gelmek demektir.
Şöyle söylemek de mümkün artık
Dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan masum ve mazlum halklar üzerine girişilen bir saldırı Gazze’den ilhamla daha acımasız hale dönüşebilir.
Gazze gittikçe şiddetin deney alanına dönüşüyor zira…
Biz hayatı Rasul'den a.s dan öğrendik,
Acıyı Ammar,Sümeyye ve Bilal'den
Kılıcı Halid ve Ali'den
Adaleti Ömer'den
Sevgiyi ve merhameti Ebubekir ve Osman'dan
Lideri korumayı Ümmü Habibe'den
Korkusuzluğu Bedir,ayrılığı Uhuddan
İtaati ensar ve muhacirden
Ve hepsini Hz. Muhammed as dan öğrendik....
O zaman korkuya ne hacet;
Al azığı yola çık .......
Yâ Rabbî!
Bizim hâlimize bakarak bize muamele etme.
Kendi ikram ve ihsanına göre bize muamele eyle.
Sözün bittiği yerdeyim....
Tek tesellimiz Rabbim diyor ki "Biz mevsimleri döndürür gibi, olayları döndürürüz.Kaybettiğinize üzülmeyin,kazandığınıza sevinmeyin"
Dualarımızı kabul et Allahım ....
Yeni sayfaların açıldığı bu hicri senenin,
Bütün Müslümanlar hakkında hayırlar getirmesini,
Zulüm altında inleyen kardeşlerimizin acılarının dinmesine ve bizlerin de
İslami şuurumuzun artmasına vesile olmasını
Cenab-ı Hakk(CC) 'tan niyaz ederim.
Her anımızda "kötülükten iyiliğe geçiş hicreti" yapabilmek için
Hicret senemiz olsun duası ile
Şengül Yiğit 3 Ocak 2009
Gazze ağlıyor...
Bu sabah İstanbul’a kar yağıyor, Gazzeye bomba
İstanbul beyaza büründü bir gelin gibi
Gazze ise kana
İstanbul’da çocuklarda kar sevinci var
Gazze’de çocuklar ölüm sessizliğinde
İstanbul’da anneler çocuklarının okul ve oyun dönüşünü bekliyor yaptıkları kurabiye eşliğinde
Gazze’de anneler çocuklarını cennet bahçesine uğurluyor ağıtlar içinde
Müminin imtihanı buralarda beyazla, trafikle, yılbaşı telaşı ile
Gazze’ de kanla, yoklukla, ölümle
Filistin ağlıyor..Gazze ağlıyor...
biz burada gülüp eğleniyoruz..
onlar orda gülmeye hasret..
biz burada ağlamaya..
acınacak haldeyiz..
Rabbim bizleri affetsin..
Gazze’de, çocuklar ölmeye devam ettiği sürece hiçbir masal tamamlanamayacak, hiçbir çocuk şarkısı melodisini bulamayacak, hiçbir oyunun sonu gelmeyecek, hiçbir top zıplamayacak, hiçbir tebeşir tahtaya yazmayacak.
Çocuklar eksildikçe, eksilecek herkes ve her şey…
Çocukluk yılları, savaş nedeniyle büyük hasar gören Nantes kentinde geçen ve kendisini bir şehir düşünürü olarak tanımlayan
Paul Virilio, yaşlı bir Japon dostunun kendisine şöyle söylediğini aktarıyor: “Amerikalılar’ı bağışlayamamamın nedeni Hiroşima’nın yalnızca bir savaş eylemi değil, bir deney olması.”
Savaş bir gün anlaşılabilir ve belki de bütün kıyıcılığına rağmen insanlık tarihinin sayfalarından dışarıya çıkamayacak şekilde geride bırakılabilir.
Pek çok savaşı kolektif zihnin geniş ve karanlık koridorlarında bıraktık.
Bir kenara not edelim;
Gazze’de de artık savaş yok!
Buna savaş demek bir deney halini görmezden gelmek demektir.
Şöyle söylemek de mümkün artık
Dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan masum ve mazlum halklar üzerine girişilen bir saldırı Gazze’den ilhamla daha acımasız hale dönüşebilir.
Gazze gittikçe şiddetin deney alanına dönüşüyor zira…
Biz hayatı Rasul'den a.s dan öğrendik,
Acıyı Ammar,Sümeyye ve Bilal'den
Kılıcı Halid ve Ali'den
Adaleti Ömer'den
Sevgiyi ve merhameti Ebubekir ve Osman'dan
Lideri korumayı Ümmü Habibe'den
Korkusuzluğu Bedir,ayrılığı Uhuddan
İtaati ensar ve muhacirden
Ve hepsini Hz. Muhammed as dan öğrendik....
O zaman korkuya ne hacet;
Al azığı yola çık .......
Yâ Rabbî!
Bizim hâlimize bakarak bize muamele etme.
Kendi ikram ve ihsanına göre bize muamele eyle.
Sözün bittiği yerdeyim....
Tek tesellimiz Rabbim diyor ki "Biz mevsimleri döndürür gibi, olayları döndürürüz.Kaybettiğinize üzülmeyin,kazandığınıza sevinmeyin"
Dualarımızı kabul et Allahım ....
Yeni sayfaların açıldığı bu hicri senenin,
Bütün Müslümanlar hakkında hayırlar getirmesini,
Zulüm altında inleyen kardeşlerimizin acılarının dinmesine ve bizlerin de
İslami şuurumuzun artmasına vesile olmasını
Cenab-ı Hakk(CC) 'tan niyaz ederim.
Her anımızda "kötülükten iyiliğe geçiş hicreti" yapabilmek için
Hicret senemiz olsun duası ile
Şengül Yiğit 3 Ocak 2009
İstanbul beyaza büründü bir gelin gibi
Gazze ise kana
İstanbul’da çocuklarda kar sevinci var
Gazze’de çocuklar ölüm sessizliğinde
İstanbul’da anneler çocuklarının okul ve oyun dönüşünü bekliyor yaptıkları kurabiye eşliğinde
Gazze’de anneler çocuklarını cennet bahçesine uğurluyor ağıtlar içinde
Müminin imtihanı buralarda beyazla, trafikle, yılbaşı telaşı ile
Gazze’ de kanla, yoklukla, ölümle
Filistin ağlıyor..Gazze ağlıyor...
biz burada gülüp eğleniyoruz..
onlar orda gülmeye hasret..
biz burada ağlamaya..
acınacak haldeyiz..
Rabbim bizleri affetsin..
Gazze’de, çocuklar ölmeye devam ettiği sürece hiçbir masal tamamlanamayacak, hiçbir çocuk şarkısı melodisini bulamayacak, hiçbir oyunun sonu gelmeyecek, hiçbir top zıplamayacak, hiçbir tebeşir tahtaya yazmayacak.
Çocuklar eksildikçe, eksilecek herkes ve her şey…
Çocukluk yılları, savaş nedeniyle büyük hasar gören Nantes kentinde geçen ve kendisini bir şehir düşünürü olarak tanımlayan
Paul Virilio, yaşlı bir Japon dostunun kendisine şöyle söylediğini aktarıyor: “Amerikalılar’ı bağışlayamamamın nedeni Hiroşima’nın yalnızca bir savaş eylemi değil, bir deney olması.”
Savaş bir gün anlaşılabilir ve belki de bütün kıyıcılığına rağmen insanlık tarihinin sayfalarından dışarıya çıkamayacak şekilde geride bırakılabilir.
Pek çok savaşı kolektif zihnin geniş ve karanlık koridorlarında bıraktık.
Bir kenara not edelim;
Gazze’de de artık savaş yok!
Buna savaş demek bir deney halini görmezden gelmek demektir.
Şöyle söylemek de mümkün artık
Dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan masum ve mazlum halklar üzerine girişilen bir saldırı Gazze’den ilhamla daha acımasız hale dönüşebilir.
Gazze gittikçe şiddetin deney alanına dönüşüyor zira…
Biz hayatı Rasul'den a.s dan öğrendik,
Acıyı Ammar,Sümeyye ve Bilal'den
Kılıcı Halid ve Ali'den
Adaleti Ömer'den
Sevgiyi ve merhameti Ebubekir ve Osman'dan
Lideri korumayı Ümmü Habibe'den
Korkusuzluğu Bedir,ayrılığı Uhuddan
İtaati ensar ve muhacirden
Ve hepsini Hz. Muhammed as dan öğrendik....
O zaman korkuya ne hacet;
Al azığı yola çık .......
Yâ Rabbî!
Bizim hâlimize bakarak bize muamele etme.
Kendi ikram ve ihsanına göre bize muamele eyle.
Sözün bittiği yerdeyim....
Tek tesellimiz Rabbim diyor ki "Biz mevsimleri döndürür gibi, olayları döndürürüz.Kaybettiğinize üzülmeyin,kazandığınıza sevinmeyin"
Dualarımızı kabul et Allahım ....
Yeni sayfaların açıldığı bu hicri senenin,
Bütün Müslümanlar hakkında hayırlar getirmesini,
Zulüm altında inleyen kardeşlerimizin acılarının dinmesine ve bizlerin de
İslami şuurumuzun artmasına vesile olmasını
Cenab-ı Hakk(CC) 'tan niyaz ederim.
Her anımızda "kötülükten iyiliğe geçiş hicreti" yapabilmek için
Hicret senemiz olsun duası ile
Şengül Yiğit 3 Ocak 2009
Nerede bir çocuk ölürse orası GAZZEdir
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)