“GÜL MUŞTUSU”
....................................
Dicleyle Fırat arasında
bir eski şehir cennet titremesi
sarı güller çevirmiş dört yanını
yabancı bir şehir gibi
kırmızı güller yerli
kuzuların doğması nasıl beklenirse o ülkede
güllerin açılması da öyle beklenir gün doğmadan önce..
................................
Dicleyle Fırat arasında
İpekten sedirlerinde Kur’an okunan
Açık pencerelerinden gül dolan
Güneşin beyaz köpüklerinde yanmış
Bir şehir bir eski kanatlar ülkesi...
.............................
batısına Fıratı alıp
doğusuna dicleyi
bir diriliş suru gibi saklayarak geleceklere
kurumuş bir su yatağı gibi kaynayan
üzeyr deresini
bir kutlu yaprak gibi
doğuda sallayarak
zülküfül tepesini
göğsünü vakte geren yoksul ülke
zenginliği baharda çobanların kavalllarında çocukların türküleribde
iğde kokularında üzüm asmalarında güllerde
zengindir bu ülke her şeyden önce
kırk yıl öteye gitseler de
bu yerliler
gül açar gül kapanır boyuna gönüllerinde
yaşlısıtla genciyle
gül taşırlar dünyanın bütün ülkelerine bir tek denizle avunurum o ülkesiz
deniz ki gelip çarpınca karaya
sanki bembeyaz güller açar dudaklarında
güneş ki doğuda ay ki gökyüzünde
bir işarettir bana
unutmamak için o ülkeyi
develer çölde neyse geceleri
ben de öyle saklarım anılarımda o ülkeyi
bir kere daha doğsam orda doğarım elbet
batsam orda batmak isterim
bir güneş gibi...
Sezai KARAKOÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder