8 Ekim 2008 Çarşamba

Ustalara saygıyla

“GÜL MUŞTUSU”
....................................

Dicleyle Fırat arasında

bir eski şehir cennet titremesi

sarı güller çevirmiş dört yanını

yabancı bir şehir gibi

kırmızı güller yerli

kuzuların doğması nasıl beklenirse o ülkede

güllerin açılması da öyle beklenir gün doğmadan önce..

................................

Dicleyle Fırat arasında

İpekten sedirlerinde Kur’an okunan

Açık pencerelerinden gül dolan

Güneşin beyaz köpüklerinde yanmış

Bir şehir bir eski kanatlar ülkesi...

.............................

batısına Fıratı alıp

doğusuna dicleyi

bir diriliş suru gibi saklayarak geleceklere

kurumuş bir su yatağı gibi kaynayan

üzeyr deresini

bir kutlu yaprak gibi

doğuda sallayarak

zülküfül tepesini

göğsünü vakte geren yoksul ülke

zenginliği baharda çobanların kavalllarında çocukların türküleribde



iğde kokularında üzüm asmalarında güllerde

zengindir bu ülke her şeyden önce

kırk yıl öteye gitseler de

bu yerliler

gül açar gül kapanır boyuna gönüllerinde

yaşlısıtla genciyle

gül taşırlar dünyanın bütün ülkelerine bir tek denizle avunurum o ülkesiz

deniz ki gelip çarpınca karaya

sanki bembeyaz güller açar dudaklarında

güneş ki doğuda ay ki gökyüzünde

bir işarettir bana

unutmamak için o ülkeyi

develer çölde neyse geceleri

ben de öyle saklarım anılarımda o ülkeyi

bir kere daha doğsam orda doğarım elbet

batsam orda batmak isterim

bir güneş gibi...



Sezai KARAKOÇ

Hiç yorum yok: