27 Nisan 2008 Pazar

ÜMREDEN



Sevdim seni Mabuduma,

canan diye sevdim

Bir ben değil alem sana hayran diye sevdim

Evladı ıyalden geçerek ben ravzana geldim

Ahlakını methetmede Kur'an diye sevdim

Kurbanın olam şahı resul, kovma kapından

Didarına müştak olan yezdan diye sevdim

Mahşerde nebiler bile senden medet ister

Gül yüzlü melekler sana hayran diye sevdim...

UMREDEN


Ey rahmeti bol padişah!
Cürmüm ile geldim sana,
Ben eyledim hadsiz günah,
Cürmüm ile geldim sana.
Senden utanmadım heman,
Ettim hata gizli ayan,
Vurma yüzüme el'aman,
Cürmüm ile geldim sana.
Adın senin gaffar iken,
Ayıp örtücü settar iken,
Kime gidem sen var iken,
Cürmüm ile geldim sana.
Kuddusi

6 Nisan 2008 Pazar

vuslat zamanı

Tut elimden kaldır beni
Aşkın ile yandır beni
Haber gönder aldır beni
Derde ferman ey sultanım
Yol yürürüm yollar çamur
Ha dolu yağmış ha yağmur
Sana varmak bana onur
Derde ferman ey sultanım
Yollarımı sana getir
Her sonucu sende bitir
Yiteceksem sende yitir
Derde derman ey sultanım
Aşkın ile kıl derbeder
Gönül bu derde sabreder
Aşktan gelen aşka gider
Derde ferman ey sultanım
Yola düştüm yarıda kaldım
Güle düştüm harda kaldım
Dile düştüm darda kaldım
Dile ferman ey sultanım
Yollarımı sana getir
Her sonucu sende bitir
Yiteceksem sende yitir
Derde derman ey sultanım...

vuslat zamanı


İnsan bir yolcu.
Rabbi'nden gelip yine O'na dönen yolda, bazen tökezleyip düşen,
bazen de kanatlanıp uçarcasına yol alan bir yolcu.
Altında, dizgini sağlam tutulmazsa hangi çıkmazlara götüreceği belli olmayan bir binek: Nefs .
Ve her an önüne düşüp, yolundan saptırmaya hazır sahte bir kılavuz: Şeytan.
Yolun da, yolculuğun da farkında olan insanın adı mümin.
Elinde vahiy pusulası, önünde rehberlerin en güzeli...
Ve bir kafile:
Başında o en güzel rehberin veraset makamında bir kılavuz.
Yaratıcı'nın bahşettiği kulluk ve halifelik sıfatına yaraşır bir yolculukla,
yine O'na yürüyen bir kutlu kafile...