29 Ekim 2007 Pazartesi

Eğitimlerden bir demet



















Sakarya'da İYC 'de kalan üniversite öğrencisi kızlarımızla buluşma


İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat?
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,Divanesi ikimiz kaldık
Allah yolunun!Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim,
Son Peygamber Kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..
Necip Fazıl KISAKÜREK
__________________

HAYATIN İÇİNDEN


Eklendiğinde,yalnızlığın yalnızlığıma...
iki yalnızlık eder
yalnızlıktır aşk.....köşeyi döndüğünde anlarsın...
her aşk gurbettir..
hiç bir şey aynı değildir bulutlarda ;ve iklim döndüğünde kışa,
en uzaktır yakın olan.

28 Ekim 2007 Pazar

ŞİMDİ SUSMA ZAMANI


İnsan vav şeklinde doğar, bir ara doğrulunca kendini elif sanır. İnsan iki büklüm yaşar, oysa en doğru olduğu gün ölmüştür. Kulluğun manası vavdadır, elif uluhiyetin ve ehadiyetin simgesidir. O yüzden Lafz-ı ilahi elifle başlar.

Elif kainatın anahtarıdır, vav kainattır. Rabbi vav gibi mütevazı olsun ister kulları. Musa dal olmuştur ama Firavunun gözü Elifte kalmıştır. İbrahim ateşte vavdır, Nemrut bizzat ateşe odun. Yunus, vav olup balığın karnında anca kurtarmıştır kendini. İnsan iki büklüm olunca rahat eder ana karnında. Boylu boyunca uzansa da kim rahattır mezarında? Vavın elifle münasebeti ne kadar iyiyse, kainatın dengeside o kadar düzgündür. Kim kimi hatırlarsa evvel o ona koşar. Kainatta tüm cisimler boşlukta dönerken insan belki o yüzden boşlukta kalmamış, Rabbi onu imanla doldurmuştur. Evvelde eliftir, bir ilahi nefesle ahirde vav olur kainat. Manayı bilmeyenler vav diyemez vay der. Buna anlamca vaveyla denir. Yani vav olamadıkları için feryad edenlerin halidir. Elif bir ağaç ve insan onun dalıdır. Azrail budadıkça nefesleri daha gür çıkar sesleri. Herbiri Dal olur ve o ağaçtan beslenir. Vav olur o ağacın gölgesine sığınır.Ve Allah insana seslenir, peygamber eliyle ulaşan mesajı hem dal hem vav ol der insana. "Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridir. İyiliği emrederler; kötülüğe engel olurlar. Namaz kılarlar, zekat verirler. Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunlara Allah rahmet edecektir. Allah şüphesiz güçlüdür, hakimdir." Başkasının önünde eğilmek ne zordur. Birilerinin emri altına girmek ne ağırdır. Krallara boyun eğmemiş insan görmediği bir varlığa mı itaat edecektir? İnsan kendinin bile farkında değildir iki lam birbirine sarılıp kainatı ayakta tutan sütunlar gibi durmuştur elifin ardında, kainatın gezegenleri yuvarlanıp son harf misali peşinden giderken, insan yolculukta geri kalmanın acısını ne zaman anlayacaktır. Zordadır sığınacak yeri yoktur. Evrene ve seslere kulak verenler duyar yeniden o kutlu çağrıyı; "Sabır ve namazla Allah'tan yardım isteyin. Rablerine kavuşacak ve O'na döneceklerini umanlar ve Allah'a gerçek bir saygı gösterenlerden başkasına namaz elbette ağır gelir" Sonra çağırır insanı, belki cennet kokusunu duyurmak içindir bu davet, belki kendi yanına çağırıyordur. İşte o ayet: "Secde et, yaklaş!" Eğil ve ben senin başını göklere erdireyim, yıldızları ayağına sereyim, sana gezmekle bitiremeyeceğin cennetler, sayamayacağın nimetler vereyim demektir bu. Secde et, vav ol, vay dememek için la şey olan insan herşey demek olan Rabbinin önünde...

-alıntı-

VAV AŞKIN KALBİDİR



Meşhur bir hikayedir:
Hafız Osman fırtınalı bir günde dolmuş kayıkla Beşiktaş’a geçecektir. Bir kayığa biner. Yol bitmek üzereyken kayıkçı ücretleri ister. Fakat Hafız Osman o gün aceleyle çıktığı için yanına para almayı unutmuştur. Kayıkçıya; “efendi, yanımda param yok, ben sana bir “vav” yazayım, bunu sahaflara götür,karşılığını alırsın” der. Kayıkçı yüzünü ekşitip söylenerek yazıyı alır. Bir müddet sonra kayıkçının yolu sahaflar tarafına düşer. Bakar ki yazılar, levhalar iyi fiyatlarla alınıp satılıyor. Cebindeki yazıyı hatırlar ve götürür satıcıya. Satıcı yazıyı alır almaz “Hafız Osman vav’ı” diyerek açık artırmaya başlar. Sonuçta iyi bir fiyata “vav”ı satar kayıkçı. Kayıkçı bir haftalık kazancından daha fazlasını bu “vav” ile kazanmıştır. Bir gün Hafız Osman yine karşıya geçecektir ve yine aynı kayıkçıyla karşılaşmıştır. Yol bitmek üzereyken yine ücretler toplanır. Hafız Osman da yol ücretini uzatır kayıkçıya. Kayıkçı “efendi para istemez, sen bir “vav” yazıver yeter” der. Hafız Osman gülümseyerek ; “efendi o “vav” her zaman yazılmaz.Sen dua et para kesemi yine evde unutayım” der...

Ruhları şâd olsun üstadların...

26 Ekim 2007 Cuma

Seyahatname


YOL..YOLCU….YOLCULUK


YOL idrak edene göre değişecek üç harfte çok anlamlar barındıran bir kelime

YOL seyahat anlamında ele alırsak geçerken iz bıraktığı asfalt, kat ettiği mesafe, hasretinle kavrulduğuna vuslat, belki kaçış, belki arayış, belki gurbet

YOL kafdağına vardıran

YOL bir insan serüveni

YOL dua,tefekkür,

YOL verilen molalar, terminalde insana dair anlar

YOL vuslatı beklerken sonunda

seni ani bir ölüm haberi ile firaka mahkum eden

YOL kaybettirip bulduran

YOL kaynatıp kaynatıp olduran

YOL dağıtıp toplayan

YOL gezdirip gezdirip mıhlayan

YOL insandır. İnsan da YOL,

Yollar insanla hayat bulur,ışık olur sonrakilere meşale olur.

İşte bu sebeple insan özel anlamda YOLCU
Genel anlamda ise YOLUN ta kendisidir.

25 EKİM İST.ANKARA YOL

21 Ekim 2007 Pazar

Seyahatname


Dolu bir başak gibi gülümserken aydınlığa
DEVELİ'de mimar Hazal'ımın çektiği bir fotoğraf

KUMRULARIM

Mutlu bir evli çift, iki kumruya benzetilebilir. Kumruların özellikleri nelerdir:
1) Kumru hiçbir zaman eş değiştirmez
2) Kumru hiçbir zaman başkasının yuvasına girmez
3) Kumru kolay memnun olur
4) Kumru kendini içinde bulunduğu duruma uyarlar
5) Kumru aynı zamanda iki kanatla süzülmez; bir kanadını dinlendirir ve diğerini çırpar. Böylece asla terk etmeme özelliğini gösterir.

Kumrularımı seviyorum size tavsiyem kumrularla yakınlaşın,göreceksiniz ki dünyanız zenginleşecek.

KUMRULARIM




ağlama kumru kuşu
kırdıysa yavrun yağ şişesini
kırkına varmış çocuklar
seni ansın diyedirsen
sen ak çınarlarda
ben toprak damlarda yaşıyoruz
ve
hüznümüze şaşıyoruz

14 Ekim 2007 Pazar

HAYATIN İÇİNDEN


HERKES İÇİNDEKİ DÜNYA KADARDIR

Bir dostun bu muhteşem ifadesinden sonra düşünmeye başladım,sahiden herkes içinde yaşattığı dünya kadar mıdır diye????

Belki de bu yüzden di benim kabıma sığamamam, taşan enerjim. Demek içimdeki dünya büyüklüğüyle alakalıydı selam verdiğim her kişiden kendimi mesul hissetmem,
demek bu yüzdendi kimselerin acısına tarafsız kalamayışım,
demek bu yüzden
bir çocuğun,
bir yaşlının,
bir hastanın,
bir çaresizin,
bir dertlinin yüzündeki bir anlık tebessümü yakalamak için çırpınışlarım
demek bu yüzden
dost deyince orda kalakalışım,
demek bu yüzden derin yalnızlığımda bile coşkulu kalabalıkları barındırışım
demek bu yüzden haykıran sükutlarıma rağmen coşkulu sesim

demek bu yüzden bu yüzden bu yüzden


Her insanın hayatı müstakil bir eserdir ve dünya kurulalı beri, bu eser ilk ve son olarak yazılmıştır. Hâl böyle olunca, insanların her birini içinde bulunduğu bütün şartlarla birlikte düşünmek, başından geçen farklı hâdiselerle ve imtihan edildiği değişik olaylarla beraber nazara almak gerekiyor. Bir insan hakkında vereceğimiz hüküm diğerine ölçü olmuyor. Birisini yükselten aynı hâdise, berikini alçaltabiliyor. Birinin hakkında hayırlı olan, diğeri için şer olabiliyor. Birinin nefret ettiğine bir başkası can atabiliyor.Herkes kendi şartları içinde bir imtihana tâbi tutuluyor. Önemli olan bu şartların farklılığı değil, bu imtihandan başarıyla çıkmaktır. Bazı dünya nimetlerinden faydalanma noktasında, insanlar arasında birtakım farklılıklar görülüyor. İnsanoğlu, böylece, kadere teslim ve kısmete rıza hususunda da ayrı bir imtihan geçiriyor. Bu imtihanı kazanan fakirler çok olduğu gibi, kaybeden zenginler de az değildir. Çünkü, kısmetine razı olmayan insan, ne kadar varlıklı olursa olsun, daha fazlasına göz dikerek kadere isyan yolunu tutabilir. Yine, dünya payından az hisse alan nice fakirler de kendilerinden daha düşkün insanları düşünerek şükür yolunu tutabilirler.

Şu nokta da çok önemlidir: Bu dünya hayatını zehir eden hâdiseleri kendimiz meydana getiriyoruz.. Birbirimize yük oluyor, zulmediyor, azap çektiriyoruz. Kalp kırmaktan, mal gasp etmeye kadar bizi rahatsız eden her ne varsa, hepsinin arkasında kendi nefsimiz, kendi irademiz yatıyor. Bunlar olmasa, hepimiz ilâhî takdirle gelen bütün musibetlere karşı teslim, tevekkül ve rıza ile dayanabilir, sabredebiliriz. Hâdiseleri güzel yorumlama hissini kaybetmişsek, her şeye menfi nazarla bakıyorsak, ruhumuzda kıskançlık, hırs, haset hâkim olmuşsa, kanaat nedir bilmiyorsak dünya hayatımızı kendi elimizle harap ediyoruz demektir. Artık ne başkalarıyla kavga edelim, ne de kadere itirazda bulunalım. Dünyanın en ileri makamları da bize verilse, en büyük servetlerin de sahibi olsak, bu ruh ve bu ahlâk bizde oldukça saadeti yakalamamız mümkün değildir.


Dostum; sahiden herkes içindeki dünya kadardır söyletene yazdırana hamd olsun,şükr olsun.

Vesile olanları,olunanları Rabbim sevsin ,sevdirsin,sevindirsin.



10 ekim 2007 istanbul





BAYRAMA DAİR

Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine
Kızı “Bayram” dedi,
yalın ayaklı Adam “Bayram” dedi, tam ağlamaklı..
Eli öpüldükçe içi burkuldu
Konuşmak istedi, dili tutuldu
Güç belâ ağzından bir “off! ” kurtuldu
Oğlu “Bayram” dedi,
sırtı yamalı Adam “he ya” dedi, gözü kapalı..
Düşündü kış yakın, evde odun yok
Tenekede yağ yok, çuvalda un yok
Yok yoka karışmış; tuz yok, sabun yok
Avrat “Bayram” dedi,
eğdi başını Adam “evet” dedi, sıktı dişini..
Çalışsa ne iş var, ne cepte para
Dağ oldu içinde büyüyen yara
Dikti gözlerini karşı duvara
Takvim “Bayram” dedi, silindi yazı
Adam “öyle” dedi, bağrında sızı..
Döndürse yönünü herhangi dosta
Yaralı, gariban, dul, yetim, hasta
Aylar, yıllar, günler erirken yasta
Yer-gök “Bayram” dedi,
ağzını açtı Adam “Bayram” dedi,
evinden kaçtı..
ABDURRAHİM KARAKOÇ

8 Ekim 2007 Pazartesi

ŞİİR VE RESİM BULUŞMASI

Orda bir köy var uzakta,
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.
Orda bir ev var uzakta.
O ev bizim evimizdir.
Yatmasak da, kalmasak da,

O ev bizim evimizdir.
Orda bir ses var uzakta,
O ses bizim sesimizdir.
Duymasak da, tınmasak da
O ses bizim sesimizdir.
Orda bir dağ var uzakta,
O dağ bizim dağımızdır.
İnmesek de, çıkmasak da
O dağ bizim dağımızdır.
Orda bir yol var uzakta.
O yol bizim yolumuzdur.
Dönmesek de, varmasak da
O yol bizim yolumuzdur.
Ahmet Kutsi Tecer



ŞİİR VE RESİM BULUŞMASI

GÖK YANIYOR
YER YANIYOR
ORTALIK MAHŞER VE KALBİM ERİYOR
SEN ELLERİNDE BİR DEMET YALNIZLIK
GÜLÜMSÜYORSUN BANA
AZRAİL GİBİ ÖLÜM GİBİ
YALNIZLIK GİBİ
BEN SENİ KAYBETMİŞİM
ORTALIKLARDA PERİŞAN VE YALNIZIM
YOKSUN SEN
ÖLÜM GİBİ GERÇEK YALNIZLIK

ŞİİR VE RESİM BULUŞMASI


KUŞLAR

Ayrılık vakitleri kuşlar kentinin
Oynaşır içinde harabelerin
Yemyeşil vadi çağırır yağmurları
Gagasında buğday taşıyan kuşların
Kuşlar kime taşır tomurcukları
Kim canlanır yağan yağmurla
Çatısız evlerde kim vardır
Atların gözlerinde yaş
Kuşlardan ebabil vardır

Terk ederse insanlar evlerini
Öldürür çiçeklerini bütün ağaçlar
Ayrılamaz köpekler
Yalnızca yuvayı bekler
Uçuşur arılar uçuşur kelebekler
Yuvasına dönmeyen göçmen kuşların

Bir incir ağacı bir de nar
Gözleri yaşlı yetmişlik ihtiyar
Beklerler sonsuzluk haberlerini
Yalnız taraçaya ev yapan kuşlar
Yeni bir vakte hazırlanırlar
Çökünce akşamın karanlıkları

Eyvah geçiyor ömür tarlası
İnsanlar bekliyor haberlerini
Ayrılık türküleri azap veriyor
Ağzında yavru taşıyan kuşların
Recep Garip

ŞİİR VE RESİM BULUŞMASI

GÜL ŞARKISI

Gül yüzündü güldüren alemi
Merhametindi kuşatan
On sekiz bin alemi
Yedi kat gök ve yer
Hayrandı sana
Geceyle gündüz ayla güneş
Baygındı sana
Merhametindi yaşatan alemi

Recep Garip

RAMAZANA'A DAİR

Ey Rabbimiz! Senden; Senin sevmeni, Senin sevdiklerinin sevgisini ve bizi Senin sevgine ulaştıracak amellerin sevgisini dileriz.
Senden tertemiz bir hayat, dosdoğru bir ölüm, rezil etmeyen ve ayıpların sayılıp dökülmediği bir dönüş istiyoruz
Ey Rabbimiz! Senden hidayet, takva, afiyet ve gönül zenginliği istiyoruz.
Bize talihsiz ve nankör olmayan, şirkten arınmış, tertemiz kalpler lutfeyle .
Ey rabbimiz ; Aşk ile yanmayanlar öleceğini sanmayanlar sözlerini dile getiren kulların arasında yüreğimi ve yüreklerimizi dualarla süslemeni ümit ediyoruz...
Ölümün bakiliği gökyüzüne ulaştığı an ki! O an Sen hep varolacaksın,
Af kapında dizilirken sonsuz merhametinden bizleri de gül kokularıyla sevindir... Amiiiiin...
Tüm müslüman aleminin MÜBAREK KADİR gecesini hayır ve bereketle yaşaması ve hayırlara vesile olması dileklerimle, .